Bedri Rahmi Eyüboğlu (1911; Görele, Giresun - 21 Eylül 1975, İstanbul), Türk ressam, yazar ve şairdir.
İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde başlayıp Paris'te sürdürdüğü resim öğreniminin ardından yurda dönmüş ve yaşamı boyunca Güzel Sanatlar Akademisinde ders vermiştir. Özellikle El Baskı Yazmacılık, gravür, seramik, heykel, vitray, mozaik, hat, serigrafi, litografi gibi birçok formlarda eserler üreten sanatçı, geleneksel süsleme ve halk el sanatlarında seçtiği motifleri yapıtlarında Batı'nın teknikleriyle birleştirerek kullandı. Şiirlerinde de halk kaynağından beslendi; masallardan, söylencelerden, türkülerden yararlanarak, doğa tutkusunu, insan sevgisini, yaşama sevincini, toplumsal sorunları yansıttı.
Milletvekili Mehmet Rahmi Eyüboğlu'nun oğlu, yazar ve çevirmen Sabahattin Eyüboğlu ve ilk kadın mimarlardan Mualla Eyüboğlu'nun kardeşi, ressam Eren Eyüboğlu'nun eşidir.
1911 yılında babasının kaymakam olarak görev yapmakta olduğu Giresun'un Görele ilçesinde dünyaya geldi. Mehmet Rahmi Bey ve Lütfiye Hanım çiftinin beş çocuğundan ikincisi idi. Babası, Maçkalı Eyüboğlu ailesindendi. Asıl adı Ali Bedrettin iken zamanla Ali unutuldu ve ismi önce Bedir'e, sonra Bedri'ye dönüştü.[1] Çocukluğu Anadolu'nun değişik yerlerinde geçti. Havza, Kütahya, Ankara, Artvin'de bulunduktan sonra babasının TBMM II. döneminde Trabzon milletvekili seçilmesi üzerine ailesi 1925'te Trabzon'a yerleşti. Trabzon Lisesi'nde öğrenim gördü. 1927'de okuluna resim öğretmeni olarak atanan ve yedi ay görev yapan ünlü ressam Zeki Kocamemi, yeteneğini keşfetti ve onda resme ilgi uyandırdı. Bir öğrenim bursu ile Fransa'ya gitmiş olan ağabeyi Sabahattin'in gönderdiği resim kitapları, ilgisinin devamını sağladı. Edebiyata da ilgi duyan Bedri Rahmi, ilk şiirlerini de lise yıllarında iken yazdı.
1929'da İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi'ne girdi. Nazmi Ziya Güran ve İbrahim Çallı'nın öğrencisi oldu. Edebiyata ilgisini de sürdürerek Ahmet Haşim'den estetik ve mitoloji dersleri aldı. 1931'de diplomasını almadan, kendisiyle bursunu paylaşan ağabeyi ile beraber Fransa'ya gitti. Dijon ve Lyon'da Fransızcasını geliştirmek için çalıştı. Bu arada Gauguin ve El Greco gibi beğendiği ustaların resimlerini bulundukları müzelerden kopya etti. Van Gogh, Gauguin, Cezanne onu mesleğine bağlayan ustalar oldu. 1932 yılında, Paris'te bir ay kadar André Lhote Atölyesi'nde çalıştı; ileride yaşamını birleştireceği Ernestine Letoni ile tanıştı. Matisse, Brague ve Chagal'ın resimlerini, Türk kilimlerini, minyatürlerini inceledi. 1933 yılında yaptığı Yavuzlu, Gülcemalli resimleri ses getirdi; o yıl Londra'ya gitti; yıl sonunda Türkiye'ye geri döndü.
Bedri Rahmi, yurda döndükten sonra 1934 yılında, Yeni Adam dergisinde ressam olarak çalışmaya başladı.[2] Aynı dönemde şiirleri edebiyat dergilerinde yayımlanmaya başlamıştı. Akademi diploma yarışmasında “Yol İnşaatı” konulu resmi ile üçüncü olan Bedri Rahmi, bu sonuçtan memnun kalmayarak yeniden yarışmaya hazırlanmak için mezun olmayı istemedi. 27 Aralık 1934 tarihinde 30 resim ile D Grubu Sergisi'ne katıldı. Bazı resimlerini de Ernestine'in resimleri ile beraber sergilenmeleri için Romanya'ya yollamıştı. Böylece ilk kişisel sergisi 1 Ocak 1935 tarihinde Bükreş'te Hasefler Galerisi'nde kendi katılımı olmadan açıldı. Bir firmada çevirmenlik yapmak için geçici bir süre gittiği Çerkeş'te çocukluğunun manzaralarını yeniden keşfetti. Tan gazetesinde yazmaya başladığı yazıları Çerkeş'ten döndükten sonra yoğunlaştırdı. Artık İstanbul'a yerleşen ve “Eren” adını alan Ernestine Letoni ile 16 Nisan 1936 tarihinde evlendi. Tekel Genel Müdürlüğü'nde işe girdi. Vitrin düzenleyici olarak göreve başladı ve Sipahi Ocağı sigarasının kapağındaki “Koşan Mızraklı Atlar” figürünü tasarladı. Güzel Sanatlar Akademisi'nin 1936 yılında diploma yarışmasında “Hamam” adlı çalışması ile birinci olarak diplomasını aldı.
Sovyetler Birliği'ne götürülen ve Cumhuriyet devrinin ilk yurt dışı sergisi olan Türk Resim ve Heykel Sergisi'ne üç resim ile katıldı.
1937 yılında, Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü başkanı olan Fransız ressam Leopold Levy'in kendisine asistan olarak seçtiği birkaç genç ressamdan biri Bedri Rahmi oldu, böylece uzun yıllar sürecek akademik kariyeri başladı. Akademi Başkanı Burhan Toprak o yıllarda Türk ressamları hakkında kitaplar hazırlatıyordu. Bedri Rahmi, eski öğretmeni Nazmi Ziya Güran üzerine bir inceleme kitabı hazırlayıp kitap hâline getirdi.
Bedri Rahmi, CHP Yurt Gezisi programı kapsamında Eylül 1938'de Edirne'ye gitti. Dönemin en önemli sanat atılımlarından olan bu gezi programını çok benimsemişti. Edirne'de insan figürü olmayan doğa resimleri çizdi, yöresel motifleri resmetti. 1 Kasım 1938 tarihinde çıkan Ses dergisi yazarları arasında yer aldı. Resimlerini, desenlerini ve deneme yazılarını bu dergide yayımladı. 1939'da Birinci Devlet Resim ve Heykel Sergisinde “Figür” adlı yapıtı ile üçüncülüğü Arif Kaptan ile paylaştı. 9 Kasım 1939 tarihinde, askerlik görevini yapmak üzere yedek subay okuluna alındı. Aynı yıl oğlu Mehmet Hamdi Eyüboğlu dünyaya geldi.
1941'de askerlik görevini tamamladıktan sonra ilk şiir kitabını "Yaradana Mektuplar" yayımlandı. Geleneksel halk sanatlarından seçtiği motifleri başarılı bir biçimde kullandığı gibi şiirlerinde de halk edebiyatının masal, deyiş gibi türlerine karşı duyduğu hayranlığı yansıttı.
1940'lardan sonra duvar resimlerine yönelen Bedri Rahmi, Paris'te İnsan Müzesi'nde ilkel kavimlerin sanatını inceledikten sonra güzelin yararlı, yararlının güzel olabileceği fikrini benimsedi ve eserlerinde bu görüşü yansıttı. 1942 yılında, CHP'nin yurt içi gezileri programına ikinci kez katılarak Çorum'a ve oradan İskilip'e gitti, İskilip'te iki hafta kaldı. Bu İskilip gezisi, onun resim anlayışını etkiledi ve değiştirdi. Resimlerinde yoğun olarak halay çekenler, han avluları, çocuk emziren kadınlar, saz çalan aşıklar temalarını işlemeye başladı. 31 Ekim 1942 tarihinde Dördüncü Devlet Resim ve Heykel Sergisi'nde ikincilik ödülünü kazandı.
Zamanla duvar resimlerine yönelen sanatçı 1943 yılında, Ortaköy Lido Yüzme Havuzu için ilk duvar resimlerini gerçekleştirdi. Mimari ile diğer güzel sanatlar yapıtlarının bir arada kullanılmasının güzel sonuçlar doğuracağına, mimar-sanatçı işbirliğinin gerekliliğine inanıyordu ve hayatı boyunca bunu savundu. 1945-1947 yılları arasında “Mari'nin Portresi”, “Alis I”, “Alis II” gibi önemli portre dizisini oluşturdu. Portrelerini kâğıt, bazen de tahta üzerine yapıyordu. 1946 yılında, Ankara Büyük Tiyatro'nun (operanın) girişindeki kapıların üstüne ikinci duvar çalışmasını yaptı (“Kız kaçırma” konulu bir fresk). 1946 yılı Kasım ayında UNESCO'nun Paris'te düzenlediği uluslararası sergiye gönderilen resimleri ilgi çekti.
Bedri Rahmi, asistan olarak akademik hayatına başladığı günlerden beri öğretmenlik görevini çok önemsemiş, usta-çırak ilişkisinin önemine inanmıştı. Bu düşünceyle 1947 yılında, genç sanatçılardan oluşan “10'lar Grubu”nun kurulmasına öncülük etti. Grubun üye sayısı bir yıl içinde otuzu geçti. Bedri Rahmi, kendisini tümüyle resme vermesi konusundaki telkinlere rağmen şiir yazmayı da hiç bırakmadı ve 1948 yılının Ağustos ayında ikinci şiir kitabı “Karadut” yayımlandı.
Eren Eyüboğlu ile birlikte 1947 yılında D Grubu'ndan ayrılmış olan sanatçı, o yıl portrelerini sergilediği bir sergi açtı; 1950 yılında ise Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nde 150 resimden oluşan “Retrospektif” sergisi düzenledi ve büyük ilgi gördü. Serginin ardından birkaç aylığına Paris'teki eşinin yanına gitti. 1933'ten beri ilk defa yurt dışına çıkan Bedri Rahmi, müzeleri gezdi ve İnsan Müzesi'nden çok etkilendi. Başörtüsü veya kilimin hem güzel, hem işe yarar olması gibi sanat eserlerinin bir iş görmesi gerektiği düşüncesi sanat anlayışını şekillendirdi. “Güzel yararlı olmalıdır” düşüncesinden hareketle “Yazmacılık” geleneğine yeni bir yorum getirdi. Eşi ile birlikte 1950'de yurda döndükten sonra İstanbul'da Maya Sanat Galerisi'nde sergi açtı. Aynı yıl, Kariye Camii düzenlemesini yaptı ve Bizans mozaikleriyle ilgilenmeye başladı. 1951 yılında, “Küçük Sahne”yi süsledi. ve ilk “Yazma Sergisi”ni açtı. 1953 yılında Yazmaları ve özgün baskıları Philadelphia Print Club da sergilendi. 14 Eylül'de Time dergisi iki renkli sayfa ayırdı. 1954 yılında Bedri Rahmi “Türk Tepsisi” adlı motifi ile Steuben Glass adlı bir firmanın tertiplediği yarışmada ödül kazandı ve motif kristale oyularak teşhir edildi.
Yazı yazma tutkusunu ise 1951'de Yeni Sabah gazetesindeki yazılarıyla sürdüren Bedri Rahmi, yazarlığını bu gazetede sürdüremeyince Cumhuriyet gazetesine geçti ve 1952-1958 yıllarında düzenli olarak yazdı. 1953'te üçüncü şiir kitabı "Tuz", 1956'da ilk düzyazı kitabı "Canım Anadolu", 1957'de “Üçü birden”adlı kitabını yayınladı yayımlandı.
1953-1960 arasında resim alanına çalışmalarını büyük boyutlu mozaiklerle sürdürdü. 1954-1957 yılları arasında Hilton ve Divan otellerinde ve KLM İstanbul merkezindeki panoları yaptı. 1957 yılında Tokyo özgün baskı Bienaline katıldı. 1958 yılında 1958 Brüksel Expo'sundaki Türk Pavyonu için yaptığı 227 metrekarelik çalışmasıyla altın madalya aldı. 1959 yılında, Paris'te Nato merkezine 50 metrekarelik bir pano hazırladı.
Bedri Rahmi, 1961'de aldığı Rockfeller Bursu ile iki yıl için eşi ile birlikte ABD'ye giderek çalışmalarını yurt dışında sürdürme fırsatı buldu. Bu dönemde zengin renklerle soyut biçimlere yöneldi. Görülmedik, bilinmedik renkler bulabilmek için denemeler yaptı, plastik tutkal - plastik boyalar – kum – talaş ve buruşturulmuş Japon kağıdı kullandı. ‘Amerika Dönemi'nin sanatına başka bir boyut kazandırdığına ifade etti. Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley'de iki yıl misafir profesörlük yaptı. 1961 Ağustos'ta Unicef çocuklar yararına “Eşeğin Üzerinde Çocuklarını Taşıyan Anadolu Köylü Kadın” motifi Amerika'da kartpostal olarak basıldı. 1962 Aralık ayında New York Modern Sanat Müzesi “Zincir” adlı resmini satın aldı.
Karaköy Tatlıcılar Rölyefi, 1964-1965
ABD dönüşü soyut resim ve renk düzenlemelerini bırakıp yeniden eski konularına döndü; gecekonduları, kahvehaneleri, hanları resmetti. 1963-1964 yıllarında Vakko fabrikası, Karaköy tatlıcılar, İstanbul Manifaturacılar Çarşısı panoları yanında çeşitli malzemeleri denedi. Son panosu Etap Oteli girişindeki “Güvercinler”dir.
Kardeşi Sabahattin Eyüboğlu'nun 12 Mart sürecinde gözaltına alınması onu çok etkiledi. 1970 yılında, yeniden toplumsal içeriği ağır basan resimler yaptı. 1972 yılında, 33'üncü Devlet Resim ve Heykel Sergisi'nde birincilik ödülü aldı.
21 Eylül 1975 tarihinde İstanbul'da pankreas kanserinden yaşama veda etti ve Küçükyalı Mezarlığı'nda defnedildi.
Ölümünden sonra
Ölümünden bir yıl sonra Ankara'da “Yaşayan Bedri Rahmi” adıyla Bedri Rahmi adına bir sergi düzenlendi. Aynı yıl içerisinde İstanbul'da Güzel Sanatlar Akademisi'nde adına düzenlenen bir sergi ile anıldı. 1984 yılında ise yine İstanbul'da “Bedri Rahmi – Her Dönemden” adlı toplu sergisi ile hayranlarının beğenisini topladı. 2006'da hayatını anlatan "Gözleri Anadolu'yu Gören Adam" adlı belgesel film çekildi.
2009 yılında Türkiye'nin ilk Bedri Rahmi Eyüboğlu müzesi İskilip'te açıldı. İskilipliler 1942 yılında sanatçının yaptığı iki haftalık İskilip gezisinin anısına müze açtılar. Sanatçı ağabeyine 1942 yılında yazdığı mektubunda; Ağabey dün İskilip'ten kaçtım ama nasıl, çok sevdiğim bir kadından kaçar gibi... demişti.
Şiirleri ve yazıları
Bedri Rahmi daha orta okulda şiire ilgi duymuştur. 1928'de Lise öğrencisiyken şiir yazmaya başladı. Şiirlerine, 1933'ten sonra Yeditepe, Ses, Güney, İnsan, İnkılapçı Gençlik ve Varlık dergilerinde yer verildi. 1941'den başlayarak çeşitli şiir kitapları yayımlandı. Halk edebiyatının masal, şiir, deyiş gibi her türüne karşı duyduğu hayranlık, şiirlerine de yansıdı. Halk dilinden ve şiirinden aldığı öğeleri kendine özgü bir biçimde kullanarak halk diline yaklaşma çabasını sonuna dek götürdü. Bu nitelikleriyle şiirleri, resimleriyle büyük bir benzerlik gösterir. Akıcı, rahat bir dille kaleme aldığı gezi ve deneme yazılarında ise sürekli gündeminde olan halk kültürü, halk sanatı konularındaki görüşlerini sergilemiştir.
Onun Bursa Cezaevi'nde açlık grevi yapan arkadaşı Nâzım Hikmet için yazdığı Zindanı Taştan Oyarlar adlı şiiri sonraki süreçte Zülfü Livaneli tarafından bir kısmı bestelenince oldukça sükse yaparak kült hâline geldi.[3]
Başlıca yapıtları
Resimleri
Paris, 1930
Mustafa Eyüboğlu, 1933
Yazılı Natürmort, 1936
Salı Pazarı, 1938
Eren, 1940
Nallanan Öküz, 1947
Düşünen Adam, 1953
Köylü Kadın (Tren-Yataklı Vagon)
Karadut Satıcısı, 1954
Çömelmiş Köylü, 1972
Ankara'nın Kavakları, 1973
Han Kahvesi, 1973
Mor Takkeli Hacı, 1974
Son Kahve, 1975
Anadolu hisarı
Çıplak
Ev İçi
Han, 1975 (son resmi)